10 Mayıs 2011 Salı

Anadolu Antik Camları Anatolia Antique Glasses

place here to learn-treasure place here to learn-treasure-defıne defıne defıne defıne sıgnal sıgns-solutıons-map-defıne path defıne-detector-cın-magıc-defıne search bars made-metals-charm-bury-bandit-defıne of documents-mound-tumulus-bandits- mystery of money-jewellery-defıne-archaeology-hıstory museums-ıslamıc-defıne natural stone-sculpture-news-mythology-antıque-archaeology-ancıent cıtıes-regıons-ancıent trade routes-horasan-ebced-sıgnal solutıons-defıne search-roman-byzantıne maps-green coıns only defıne to learn

Anadolu Antik Camları

Antik dünyanın diğer bölgeleriyle kıyaslandığında Anadolu cam endüstirisinin ihmal edilmiş olduğunu üzülerek görmekteyiz. Şimdiye kadar,. Bu endüstri ile ilgili bilgilere yalnızca arkeolojik kayıtlarda rastlanmıştı. Fakat, artık konuyla ilgili yeterli deliller birikmiş ve ortaya oldukça aydınlatıcı ve büyüleyici bir hikaye çıkmaya başlamıştır.
Ulu Burun Batığı Türkiye’nin güney sahillerinde meydana gelmiş en erken cam ticareti ile ilgili kanıtlar ortaya koymaktadır. Geminin yük kısmında bulunmuş olan külçe camlar bize hem Geç Bronz Çağ cam üretim merkezleri hakkında, hem de işlenmemiş camın ticareti ve bunun üretim merkezinin kaynağından oldukça uzakta olan yerel atölyelere dağılımı hakkında bilgi vermektedir. Aynı şekilde Boğaköy’de bulunmuş olan parçalar halindeki bazı metinler cam yapım reçeteleri vermektedir. Her ne kadar şimdiye kadar Hititler tarafından üretilmiş herhangi bir cam eser kayıtlara geçmemişse de, bu reçeteler Hititler’in cam üretimiyle ilgilenmiş olduklarını göstermektedir.
Anadolu’da bulunmuş olan en erken cam eser, MÖ 8. Yüzyıl sonlarına tarihlenir. Orta Anadolu’da Frig Krallığı’nı başkenti Gordion’daki P Tümülüsünde bulunmuş olan bu eser, ince ve renksiz camdan yapılmış bir kasedir (phiale mesomphalos). Otuziki adet merkezden çevreye doğru açılmış çiçek yaprağı ile dekore edilmiş olan bu kase, kesme yöntemiyle bezenmiş ve günümüze kadar kırılmadan korunagelmiş en eski örnektir. Biçim ve bezeme olarak çağdaş Asur ve Fenike yerleşim yerlerinde bulunmuş olan madeni kaselerin tam bir benzeridir. Bu nedenle, bu parça Asur Kraliyet sarayında bu yörede yaşamış bir prense, büyük olasılıkla hediye olarak yollanmış önemli bir parça olarak değerlendirilmelidir.
MÖ 6. yüzyıl ortalarında Anadolu’da cam üretiminin yapıldığına dair kuvvetli kanıtlar vardır. Bu kanıtlar Sart’da Lidya Dönemine tarihlenmiş bir ev kompleksi içinde yer alan küçük bir atölyeden ele geçirilmiştir. Bu atölye büyük olasılıkla MÖ 547 – 542 yılları arasında şehrin Akamenid Kralı Büyük Kyros tarafından zaptedilmesi sırasında tahrip olmuştur. Aslında Türkiye’de yerel cam üretimine ait en erken izlerin Sart’da saptanmış olması olukça mantıklı gelmektedir, çünkü burada Erken Bizans Döneminde yani Antik Dönem sonlarına doğru gerçekleşmiş cam üretimine ait kanıtlar da saptanmıştır.
Bu iki olay arasında geçen yüzyıllar boyunca, antik dünyanın diğer taraflarına olduğu gibi Anadolu’da da cam endüstrisi oldukça gelişmiş olmalıdır. Fakat maalesef üretilmiş olan eserler dışında, bu endüstriyle ilgili pek fazla kanıt yoktur. Ancak, birkaç tane cam fırını tespit edilmiştir; Sart dışında Porsuk Höyükte ve Anamur’da da cam üretildiği saptanmıştır. Arkeoloji Bilimi, antik cam endüstrisine ait fiziksel kalıntılara dayanan net bir tablo çizene kadar, bizler araştırmalarımızı tipolojik çalışmalara ve bölgesel farklılıkların saptanması için yapılmış dağılım örnekleri analizlerine dayandırmak zorundayız. Bu tip çalışmalara veya analizlere dayanılarak, iç kalıplama yöntemiyle yapılmış eserlerin Türkiye’de üretilmiş olabilecekleri önerilmiştir. Ayrıca bazı Roma cam tiplerinin de, Anadolu’da bulunan bazı merkezlere etfedilmesiyle ilgili çalışmalar vardır. Erimtan Koleksiyonu bu konuda çalışanlara Anadolu’da yaygın olarak kullanılmış cam eşyalarla ilgili değerli ek bilgiler sağlamaktadır.
Bu katalogda anlatılan eserlerin büyük bir kısmının mezarlardan ele geçirilmiş olduğu tahmin edilmektedir. Bunlar Antik Dönem mezar eşyalarının çeşitliliğini çok iyi ortaya koymaktadırlar. Bu hediyeler arasında yeralan oldukça çok sayıdaki düz şişenin yanısıra, ki bu şişeler hem ölülere sunulan içecekler için kullanılmış, hem de yalnızca hatıra amacıyla mezarlara konulmuştur. Bazı çok ince sofra takımlarına da rastlanılmıştır. Bu eşyalar arasındaki form farklılıkları, camın kullanım alanlarının değişiminden ziyade, ölmüş kişinin mensup olduğu farklı sosyal ve ekonomik sınıfları yansıtmaktadır. Fakat çok doğal olarak, zaman için de zevklerde de bazı değişiklikler meydana gelmiştir. Bu eserlerin bulunuş şekilleriyle ilgili hiçbir kanıt yoktur. Aynı şekilde kesin buluntu yerleri de saptanamamıştır.
Bununla beraber bu eserlerin önemli bir kısmının Ankara’nın kuzeyinden ve kuzeydoğusundan bulunmuş olduğu söylenebilir. Bu cam eserlerin toplanmış olduğu başlıca merkezler Çankırı (antik Gangra – Germanicopolis), Sungurlu, Merzifon, Havza, Suluova, Amasya (antik Amasea) ve Niksar’dır (antik Neocaesarea). Bunlara ek olarak, tamamen farklı özelliklere sahip bir parça ise Konya – Karaman, Adana ve hatta Van’a doğru daha doğuda bir bölgeye affedilmiştir. Fakat henüz bu iddiaların tam olarak doğru olduklarını söyleyebilmek mümkün değildir. Bununla beraber, bu eserlerin hepsinin Türkiye sınırları içerisinde bulunmuş olduklarından şüphe etmeye gerek yoktur. Yine hiç tereddütsüz, bunların bir kısmının Antik Dönemde ithal edilmiş parçalar olduğu söylenebilir. Geç Helenistik Döneme tarihlenmiş amphoriskos büyük olasılıkla Suriye – Filistin bölgesinden veya Kıbrıs’dan ithal edilmiştir. Kalıpta şekillendirilmiş ve cam ipliğiyle bezenmiş kaseler ise, büyük olasılıkla başka bir bölgede üretilmişler ve ticaret veya başka bir yolla Anadolu’ya ulaşmışlardır. Kalıba üfleme yöntemiyle üretilmiş bir başka küçük şişenin ise yine Suriye – Filistin sahil bölgesinden ithal edilmiş olduğu tahmin edilmektedir. Diğer taraftan, taban kısımları geometrik desenlerle bezenmiş kare şişelerin batıdan bilinen örneklerle yakın benzerliklere sahip olmalarına rağmen, doğuda üretildikleri kabul edilmelidir. Bu şişeler yine kalıba üfleme yöntemiyle üretilmiş ve taban kısımlarında Yunanca metinler bulunan şişelerle de yakın berzerlikler göstermektedir. Bu şişeler Türkiye’de bazı koleksiyonlarla bilinmektedir.
Camdan yapılmış kaplara ek olarak, Erimtan Koleksiyonu’nda çeşitli cam objeler de bulunmaktadır. Bunlar arasında yer alan çubuklar Roma İmparatorluğu’nun hemen hemen her tarafında bilinmektedir. Genellikle 20 – 30 cm uzunluğunda olan bu çubukların bir uçları yassı ve dairesel, kaşık biçimli veya kuş motifli bir parçayla son bulur. Bu farklılıklara rağmen tüm bu çubuklar aynı amaca hizmet etmişlerdir. Bu amaç kozmetiklerin karıştırılması ve alınmasıdır. Sart’da bulunmuş olan parçalar hiç tereddütsüz Erken İmparatorluk Dönemine tarihlendirilmişlerdir; yalnızca bir örnek MS 2. veya 3. yüzyıllara tarihlenen tabakanın altındaki bir katta bulunmuştur. Cam yüzüklerin ve bileziklerin tarihlendirilmesi ise daha zor olmaktadır; çünkü örnekler Antik Dönemden, İslama Döneme kadar uzanan geniş bir yelpaze içinde yer almaktadırlar. Üzülerek belirtmek zorundayız ki, bu objelerden herhangi birinin cam kaplarla ilgili bir ortamda bulunup bulunmadığı bilinmemektedir. Aynı şekilde bileziklerin de tamamen farklı bir mezar grubundan bulunmuş olduğuna inanmak oldukça güçtür. Bu nedenle bunların da Geç Roma Dönemi kaplarıyla aynı döneme ait olabileceklerini söylemek yanlış olmaz. Her ne kadar Filistin’de bulunmuş olan örneklerle, Anadolu’da bulunmuş olan örnekler arasında belirgin farklılıklar varsa da, bilezikler için Maud Spaer’in tipolojisi benimsenmiştir.
Son olarak Erimtan Koleksiyonu’nda Roma Dönemi sonrasına ait birkaç eser bulunmaktadır. Bunlardan ilki Yakın ve Orta Doğu’dan oldukça iyi tanınan ve İslami Döneme tarihlenen bir parçadır; fakat diğer ikisinin tanımlanması daha zordur. Kalın cidarlı ve oldukça ağır olan cam şişe bir Ortaçağ simyageri tarafından kullanılmış olmalıdır.