16 Mayıs 2011 Pazartesi

BURDUR-BUCAK/KAZILAR

place here to learn-treasure place here to learn-treasure-defıne defıne defıne defıne sıgnal sıgns-solutıons-map-defıne path defıne-detector-cın-magıc-defıne search bars made-metals-charm-bury-bandit-defıne of documents-mound-tumulus-bandits- mystery of money-jewellery-defıne-archaeology-hıstory museums-ıslamıc-defıne natural stone-sculpture-news-mythology-antıque-archaeology-ancıent cıtıes-regıons-ancıent trade routes-horasan-ebced-sıgnal solutıons-defıne search-roman-byzantıne maps-green coıns only defıne to learn

BURDUR-BUCAK/KAZILAR

 Burdur bölgesinin de içinde yer aldığı PİSİDYA coğrafyasında bugüne kadar yeterli sayılabilecek kadar arkeolojik kazılar ve araştırmalar gerçekleştirilmediği için, bölgenin çok zengin olan arkeolojik potansiyeline karşın tarihi çağlarına yeterince ışık tutulduğu söylenemez.

Bu genel tanımın çerçevesinde bölgemizdeki araştırmaların arkeolojik kazılara göre biraz daha eskilere gittiği görülmektedir. Bölgemizi ilk defa 1706 yılında Fransız seyyah Paul Lucas’ın ziyaret ettiğini ve bu ziyaret sonrası yazdığı anılarında bölge hakkındaki bir çok genel bilgileri Avrupa’nın insanlarına ilettiğini bilmekteyiz. 19. yüzyıl başlarından itibaren W.J. Hamilton, Cherles Texier, 1824’te Rahip F.J. Arundel gibi gezginler bir çekim noktası haline gelen bölgeyi ziyaret ederek daha sonra yaptıkları yayınların yanında bölge ile ilgili mimari çizim, gravür ve resimler de yayımlayarak batılılara yeni mesajlar vermişlerdir. Anadoluya 1884 yılında yaptığı ikinci seferde yanında herkesimden meraklının da bulunduğu geniş bir heyetle gelen Kont Lanckoronski, Pampilya ve Pisidya bölgelerinde uzun süre kalarak buradaki antik kentleri her yönüyle tek tek inceleme fırsatı bulmuş. Bu seyahat sırasında bizim bölgemizde başta Sagalassos, Kremna ve Keraita gibi Pisidya kentlerini görerek yazdığı (1892) iki ciltlik kitabında bunları tanıtmıştır.

Burdur İlinin çok zengin olan arkeolojik potansiyelini, özelikle tarih öncesi (Prehistorya) çağlara ait Yeşilova İlçesi, Beşkuyu Köyü yakınlarındaki mağara resimlerinden bölgenin Paleotik (Taş Çağı) döneme (700.000 – 10.000 arası) ışık tutan araştırmaların H.A. Ordmred ve A.M. Woodwerd tarafından 1909 – 10 yıllarında yapıldığını bilmekteyiz.

            Burdur – Baladız demiryolu çalışmaları sırasında bölgemizin ön tarihine ışık tutan yerleşimlerden olan Baladız Höyükte 1944 yıllarında Kılıç Kökten’in küçük çaplı kazı ve yüzey araştırmaları çalışması yaptığında, ilimiz merkezinde ki istasyon höyükte de bir araştırma yaparak burayı da bilim dünyasına duyurmuştur.

            Burdur’un asıl ön tarih araştırmalarında isminin duyurulması  1956 yıllarında lise tarih öğretmeni olan İbrahim Sadi Balaban’ın o yıllarda bölgede yüzey araştırması yapan İngiliz Arkeoloji enstitüsü üyelerinden Prof. Dr. James Mallert’a vermiş olduğu geç neolitik dönem (M.Ö. 5650) bir seramik örneğinden hareketle Burdur Merkezinin 25 km batısındaki bugünkü Hacılar Köyünün yakınında bulunan höyüğün 1957 – 60 yılları arasında 4 sezon süren arkeolojik kazıları başlatmasıyla ortaya çıkarılmıştır. Bu kazı sonucunda bu zamana kadar bilinen en eski ve en yüksek düzeyde bir kültür evresinin burada bulunmuş olmasıdır. Hacılarda keşfedilen 9. Kültür tabakasından IX. – VI. tabakalarına (M.Ö. 5650 – 5400) geç neolitik (yenitaşçağı) V. – I. tabakaları (M.Ö. 5400 – 4700)  kalkolitik (erken bakır taş çağı) dönem olarak tespit edilmiştir. Hacılarda yaşanmış olan Geç Neolitik ve Erken Kalkolitik çağların en belirgin özellikleri insanların nomatlıktan çıkarak dünyadaki en önemli icat sayılan ev yapmasını bilen toplum olarak yerleşik hayata geçmiş, bazı hayvanların evcilleştirilmesi, toplayıcılık ve avcılıktan üretime geçilmesi, alet yapımının gerçekleştirilmesi ve daha önemlisi hemen hemen her evde bulunan ana tanrıça kültünün olması evlerin ayrıca bir tapınma yeri olduğunun da bir göstergesidir.

Anadolu’da bu dönemin en önemli yerleşim yerlerinden Çayönü, Nevali Çöri, Aşıklı Höyük, Çatal Höyük ve Hacılar Höyüklerini saymak doğru olur.

            Burdur ili sınırları içerisindeki prehistorik yerleşimlerinin yalnız Hacılardan ibaret olmadığı Kuruçay, Gölde, Höyücek, İstasyon Höyük gibi yerleşimler üzerinde de yapılan araştırmalarda yörenin ön tarihi ile ilgili özellikle seramik buluntularına rastlanıldığını görmekteyiz.

            Hacıların 8 km kadar doğusunda, Burdur’un 17 km batısında bulunan Kuruçay Höyükte bilimsel ölçekte İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Önasya Arkeolojisinden Prof. Dr. Refik Duru tarafından 1978 – 88 yılları arasında 11 sezon süren bir kazı yapılmıştır. Kuruçay kazıları Burdur bölgesinde Geç Neolitik ile kalkolitik dönemlerin yalnız Hacılar da olmadığını, Göller Bölgesinin bu dönemde yoğun bir yerleşim gördüğünün bir kanıtı olmuştur. Ayrıca ilk defa kentlerin güvenlik sorunlarının ön plana çıktığı sur duvarları ortaya çıkarılmıştır.

Gerek Hacılar ve Gerekse Kuruçay Höyük kazılarında olduğu gibi Anadolu Prehistorya merkezlerinden önemli biride yine Prof. Dr. Refik Duru hocanın kazdığı Burdur Bucak ilçesi merkezinde bulunan Höyücek Höyüktür. Höyücek Höyük kazılarında Geç Neolitik ve erken kalkolitik döneme tarihlenebilen pişmiş toprak objeler, kemik, taş, obsidiyen malzemeler bulunmuştur. Daha da önemlisi anatanrıça kültü ortaya çıkmıştır. Ayrıca Höyücek Höyükte iskana tabi olunan ev temeline rastlanmadığı, burasının kutsal bir alan olduğu tesbit edilmiştir.

Burdur ili sınırları içerisinde Ağlasun ilçesinin 7 km kuzeyinde Akdağın güney eteklerinde 1450 – 1600 metre arası yükseklikte kurulmuş bulunan Sagalassos antik kenti son  üç yüz yılda batılı seyyah ve araştırmacıların uğrak yeri haline gelmiştir. 1980 li yılların başlarında İngiliz araştırmacı Prof. Dr. Stehpen Mitehell’in yanında araştırmalara katılan Belçikalı Prof. Dr. Marc Waelkens 1989 yılından itibaren Sagalassos  kazılarını başlatmıştır.

Sagalassos kazıları 17. sezondur başarıyla devam etmektedir. Bu kazı ülkemiz de yapılan ve sayıları 40’a varan yabancı kazılar içerisinde ve hatta Doğu Akdenizde (Anadolu – Suriye – Ürdün – İsrail) yapılmakta olan en önemli bir arkeolojik projedir. Sagalassos kazısı yalnız başına bir arkeolojik kazı çalışması değil, daha bir çok interdisipliner dallarda da araştırmalar yapılan bir yerdir.

Sagalassos kazılarında bu güne kadar Geç Helenistik çeşme yapısı, Neon Kütüphanesi kazıları bitirilerek restore edilmiş vaziyette ziyaretçi hizmetine sunulmuştur. 2005 yılında deneme restitisyonu tamamlanan  Kuzey Batı Hereon yapısı ile restorasyonu büyük bir hızla devam etmekte olan Antoninler Çeşmesi de yakın bir tarihte bitirilerek eski günlerdeki durumda ziyaret edilecektir.

Burdur ili sınırları içerisinde bu kazıların dışında yine Burdur Müzesinin başkanlığında, ancak, üniversite hocalarımızın bilimsel sorumluluğunda ilki 1971 – 73 yılları arasında Bucak İlçesi Çamlık Köyü yakınındaki önemli bir Pisidya kenti sayılan Kremna da Prof Dr. Jale İnan bir kazı yaparak şu anda Burdur Müzesinde bulunan  ve sayıları 10’un üzerinde olan tanrı ve tanrıça heykeltıraşlık malzemelerinin bulundukları ortamı açığa çıkararak yerlerini düzenlemişlerdir.

            Yine 1973 – 74 yılları arasında Alman Prof. Robert Fleischer Ağlasun İlçesi Sagalassos antik kentinde yüzey araştırması yaparken Kuzey Batı Heron da küçük bir sondaj kazısıyla toparladığı 8 adet Dans Eden Kızlar frizlerini buradan alarak Ağlasun İlçesine indirmiştir.

            Bu gün Burdur İli Gölhisar İlçesi İbecik Köyü sınırları içerisinde bulunan Bubon Antik kenti daha 1960’lı yılların başında ulusal ve uluslararası kaçakçıların talanına uğrayarak yağma edilmiştir. Bu yağmanın bir ayağı Amerika, diğer ayağı ise Batı Avrupa Ülkeleridir. Bu talandan 1967 yılında Jandarma tarafından yakalanan Roma İmparatoru Valerianus’a ait olduğu tahmin edilen Bronz torso heykeli Burdur Müzesinde bulunmaktadır. Maalesef bu torso’nun başı Amerika’da Poul Getty Müzesinde, ayağı Danimarka’da bir koleksiyonerde olduğu tahmin edilmektedir. Bu yağmalamadan sonra ilk defa 1970 yılında Burdur Müze Müdürü Mehmet Yılmaz tarafından yapılan kazıda Bubon Sebastionu diye adlandırdığımız İmparatorlara ait yer açığa çıkartılmış, daha sonra Burdur Müzesi’nin katılımıyla Prof. Dr. Jale İnan’ın bilimsel sorumluluğunda 1991 yılında Bubon Sebastion’unda yeniden yapılan kazı ve sondaj çalışması ve çevre düzenlemesi yapılmıştır. Son olarak Bubon Antik Kentinde 1993 yılında Müze Müdürü H. Ali Ekinci’nin yaptığı kurtarma kazısında muhtemel bir tapınak temeli ortaya çıkartılmıştır. Sonuç olarak sayılarının 10’un üzerinde olduğu bilinen, Bubon Sebastion’unda bulunarak dünyanın bir çok müze ve galerisine kaçakçılar tarafından satılan bronzdan yapılmış Roma İmparatorlarına ait koleksiyonun olduğu tahmin edilmektedir.

Bucak ilçesi sınırlarında bulunan M.S. XIII Yüzyıl Selçuklu eserlerinden İncirhan Kazıları Burdur Müzesinin katılımı ve Ege Üniversitesi Sanat Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Rahmi Hüseyin Ünal’ın bilimsel başkanlığında 1990 ve 2000’li yıllar arasında 3 sezon kazılar yapılmıştır. Kazılar sonucunda İncirhan’ın Avlu bölümü açığa çıkartılmıştır. Ahır bölümünün hemen hemen ayakta olduğu Han’ın ve bugün ayakta olmayan ve toprak altında bulunan avlusunun büyük bölümü ortaya çıkarılmış olup, bu kazı çalışması gelecekte yapılacak olan restorasyona dönük çalışmalara yardımcı olacaktır.

Kültür ve Turizm Bakanlığının izinleriyle Bakanlar Kurulu Kararlı, katılımlı kazılar ve Müze Kurtarma Kazılar olarak adlandırılan 3 çeşit kazı yapılmaktadır. Yukarıda genel anlamda Bakanlar Kurulu izinleri ve müzenin katılımı ile yapılan kazıların dışında Burdur Müzesi Kurtarma Kazıları adı altında yapılan birçok kazılarından da söz edeceğiz.

            Bunlardan ilki 1975 yılında o zamanın Müze Müdürü Kayahan Dörtlük’ün Gölhisar İlçesi Uylupınar Köyü sınırları içinde Toprak Tepe Tümülüsü olarak bilinen yerde yaptığı kazılar sonucu M.Ö. VI. Yüzyıla tarihlenebilen önemli mezar buluntuları ele geçirilmiştir.

1984 yılında Burdur Gölü’nün kuzey tarafında İlyas Köyü sınırları içerisinde ele geçirilen bir heykel buluntusundan sonra Müze Müdürü Mehmet Türkmen tarafından Lisinya antik yerleşiminde yapılan kurtarma kazısında kentle ilgili mimari buluntulara rastlanılmıştır.

1987 yılında Gölhisar İlçesi Kibyra Antik Kenti içerisinden geçen Böğrüdelik Yayla Yolu açıldığı sırada açığa çıkarılan mezar odalarının temizlik çalışması Müze Müdürü Selçuk Başer tarafından yapılmıştır. 1989 yılında Müze Müdürü Selçuk Başer tarafından Gölhisar İlçesi Kibyra Antik Kenti Odeon’unda oturma sıralarının açığa çıkarılmasıyla ilgili bir sondaj kazısı yapılmıştır.

Burdur ili Yeşilova ilçesi Salda Köyü sınırları içerisinde 1996 yılında Sultanpınarı mevkiinde kaçak kazıcıların müdahale ettiği, daha sonra Burdur Müzesinin çalışmalar sonucunda M.Ö. V. Yüzyıla ait bir mezar odasının açığa çıkarılması, 1996 yılında Burdur Merkez Yakaköy sınırları içerisinde yarı bölümü taş ocakları işletilmesi nedeni ile yok olan Yarım Höyükte yapılan kurtarma kazısı sırasında Geç Kalkolitik ve Erken Tunç Çağı yerleşimin açığa çıkarılması, 1998 yılında Karamanlı İlçesi Harmankaya Köyü sınırları içerisinde Çeştepe Tümülüsü kazısı yapılarak kaçakçılar tarafından kısmen tahrip edilen anıtsal mezarın ortaya çıkarılması ve 2001 yılında aynı tümülüsün yıkılan Dromosunun tamiri ve çevre düzeninin yapılması, 2002 yılında Gölhisar İlçesi Kbiyra Antik Kentinden çıkarılarak kaçakçılar tarafından kaçırılırken yakalanan Gladyatör firizlerinin ortaya çıkarılmasından sonra nekropol alanından geçerek Jimnazyum’a giden anıtsal yol üzerinde yapılan sondaj kazısı ve çevre düzenlemesi, 2003 yılında Gölhisar İlçesi Yusufça Beldesi yakınında kaçakçılar tarafından ortaya çıkarılan Mozaik döşeli bir alanın ortaya çıkması üzerine yapılan kurtarma kazısı ile M.S. V. Yüzyıla ait Erken Dönem Bizans Kilisesinde kazı çalışması ve 2004 yılında aynı yerde yapılan kazı çalışmalarıyla Kilisenin Narteks ve vaftiz bölümlerinin ortaya çıkarılması, 2005 yılında Karamanlı İlçesi Bademli Köyü sınırları içerisindeki 3 Tümülüsler denilen yerde 40 – 50 yıl önce kaçakçılar  tarafından tepesi açılarak içine girilen Tümülüsün kurtarma kazıları Burdur Müze Müdürü H. Ali Ekinci tarafından yapılmıştır.

Anadolu’da her yıl sayıları yüz’ü aşan yerli ve yabancı kazıların yalnız başına arkeolojik yeniliklerin bulunması, açığa çıkarılması, çok önemli bir kültür alışverişinin yanında (bu projelerde Türk öğrenci ve araştırmacılarda yer almaktadır.) kazı alanları ile ilgili yurt içinde ve yurt dışında konferanslar verilmesi ve kazı raporlarının önemli yayınlarda yayımlanması ülkemizin tanıtımı bakımından önemlidir. Ayrıca her bir kazıda ortalama 70 – 80 işçinin 2 – 3 ay gibi süreler içinde çalışmış olması, özellikle yabancı kazı ekiplerinin kazı çalışmaları sırasında bulundukları bölgeleri tanımaları ve diğer zorunlu giderlerini göz önüne alırsak ekonomik boyutta önemli bir katma değer getirisi olduğu da bilinmektedir.

            Burdur ilinde arkeolojik kazıların dışında konuşmamızın başında da belirttiğimiz gibi 18. ve 19. Yüzyıllardan itibaren seyyahların, araştırmacıların bu bölgeyi sürekli olarak inceledikleri Ramsey gibi tarihi coğrafyacılar, G. Baen gibi epigraflar, Pisidya bölgesinin tarihi coğrafyasını ve Grek Latin dilinde yazılan yazıtları okuyarak yöre tarihini anlatmaya çalışmışlardır. Sonuç olarak Pisidya Bölgesi sürekli merak konusu olmuş, araştırmacıların devamlı gelip çalışmalar yaptığı yerlerden olmuşlardır. Burdur bölgesinde genel olarak Prof. Dr. Stephen Mitehel Pisidia Kremna’sı ve Codrula, Prof. Dr. Thomas Drew Bear Burdur Müzesindeki ve Yeşilova bölgesindeki Grek ve Latince yazıtlar, Dr. Vandeput Lutgarde Sia ve Milias antik kentlerinde, Prof. Dr. Thomas Corsten Kibyra ve çevresinde, Prof. Dr. Marc Waelkens’in Anadolu Kültür Envanteri çerçevesinde Sagalassos ve çevresi araştırmalarını yapan yabancı bilim adamlarıdır. Prof. Dr. Mehmet Özsait 1970’li yıllardan buyana Pisidya yüzey araştırmaları çalışmaları ile bölgemizde yapılan belli başlı büyük ölçekli yerli yüzey araştırmaları olarak çok katkılar sağlamışlardır.

            Burdur sınırları içinde yapılan kazı ve araştırmaların başlangıcından günümüze kadar genel hatlarıyla yaptığımız bir incelemede görüyoruz ki İlimizi arkeolojik olarak ön plana çıkaran geçmiş yıllarda Hacılar ve Kuruçay Höyük kazıları ile son zamanlarda Sagalassos kazıları olduğunu görmekteyiz. Gelecekte de Pisidya Bölgesinde yapılacak olan diğer kazı ve

araştırmalar bu bölge için bilinmeyen bir çok bilgilerin yanında, yapılacak olan restorasyon çalışmaları ile de ilimizin kültürel değerlerini ortaya çıkartarak Burdur İlimiz kültür turizminde haklı olan yerini bulacaktır.

            Bu çalışmaları Burdur’lular olarak bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de her yönüyle desteklemeye devam etmeliyiz