30 Mayıs 2011 Pazartesi

sasani sarayı

place here to learn-treasure place here to learn-treasure-defıne defıne defıne defıne sıgnal sıgns-solutıons-map-defıne path defıne-detector-cın-magıc-defıne search bars made-metals-charm-bury-bandit-defıne of documents-mound-tumulus-bandits- mystery of money-jewellery-defıne-archaeology-hıstory museums-ıslamıc-defıne natural stone-sculpture-news-mythology-antıque-archaeology-ancıent cıtıes-regıons-ancıent trade routes-horasan-ebced-sıgnal solutıons-defıne search-roman-byzantıne maps-green coıns only defıne to learn


Pers Sanatı (Sasani)

İran'ın yazılı tarihi bir Pers hanedanı olan Ahamenişler'in kurduğu imparatorlukla başlar. Ahamenişler'den önce İran'da mimarlık, kabartmacıhk, heykeltıraşlık ve taş üzerine yazıt kazıcılığı gibi sanatlar gelişmişti. Ahamenişler döneminde kökleri çok eskilere dayanan bu mimarlık ve taş işçiliği geleneğinden yararlanıldı. Bu dönemin sanatı üzerinde Pers egemenliğine giren Mezopotamya, Mısır, Anadolu ve Yunan sanatlarının da oldukça büyük etkileri oldu.
Ahameniş kralları başkentlerini, güçlerini ve zenginliklerini yansıtan görkemli yapılarla süslemeye özen gösterirlerdi. Ayrıca Pers dininde tapınağın olmaması tüm özenin saraylara ve mezarlara gösterilmesine yol açmıştır. Ahamenişler'de tahta çıkan her kral eski sarayda oturmaz, kendisi için yeni bir saray yaptırırdı. Ama bu sarayları yapan, süsleyen, kabartmaları kazan ustalar Persler'in egemenliğine giren ülkelerin sanatçılarıydı. Bu nedenle Pers mimarlığında Ahamenişler'den önceki dönemlerin gelişmiş uygarlıklarının izleri de açık seçik görülebilir.
Ahamenişler çok büyük ve geniş merdivenlerle çıkılan saraylarını genellikle doğal ya da yapay tepelerin üzerine kurarlardı. Sarayların temellerinde, sütunlarında ve kapıların yanlarında taş kullanılır; ama duvarlar kerpiçten yapılırdı. Bu nedenle o görkemli saraylardan günümüze yalnızca taşla yapılmış bölümler kalmıştır.
Bu dönem İran mimarlığında sütunların özel bir yeri vardı. 15 ya da 20 metre yükseklikteki bu sütunların başlıklarının en çarpıcıları ise sırt sırta vermiş ve diz çökmüş iki öküz ya da düşsel bir yaratığı canlandıran bir canavar biçiminde olanlardı.
Ahamenişler mimarlık yapıtlarında süslemeye de çok önem vermişlerdir. Sarayların iç duvarları bezenmiş tahtalarla kaplanır, duvarların dış yüzeyleri ise işlemeli renkli çinilerle örtülürdü.
Bu sarayların en yetkin örnekleri eski başkent Pasargad ile daha sonraki dönemin başkenti Persepolis'te yer alır. Persepolis'teki saray kalıntılarına yerli halk İran'ın efsanevi Hükümdarı Cemşid'i saygıyla anmak amacıyla Taht-ı Cemşid adını vermişti. Taht-ı Cem-şid'deki yapıların en görkemlisi Hşayarşa adıyla da anılan I. Kserkses'in sarayı idi. Bu sarayın taht salonunda toplam 72 sütun bulunmaktaydı. Basamaklarında asker heykellerinin bulunduğu merdivenin bittiği yerin solunda saray adamlarını ve araba sürücülerini, sağında ise ülkelerinin armağan ve vergilerini getiren çeşitli kavimlerden insanları betimleyen kabartmalar vardı.
Ahameniş kral mezarlarından da günümüze görkemli örnekler kalmıştır. Bunlardan Pasargad'daki Kral Kiros'un (Kuruş) mezarına, daha sonra halk Süleyman peygamberin annesinin mezarı sanarak "Süleyman'ın annesinin mezarı" anlamına gelen Kabr-i Mader-i Süleyman adını vermiştir.
Persepolis'te ise Darius ve Öbür üç kralın mezarlarına Firdevsi'nin Şehnamesinde betimlediği halk kahramanı Rüstem'den esinlenerek Nakş-ı Rüstem adı verilmiştir.

Part ve Sasani Dönemi
İÖ 331'de İran'ı işgal eden Büyük İskender'le İran sanatında Yunan etkisi görülmeye başlandı. İÖ 4. yüzyılın sonlanyla İÖ 3. yüzyılın ortalarına kadar süren Helenistik Dönem'i Part egemenliği izledi. İran dışından gelen göçebe Partlar Yunan etkisindeki İran sanatını yeniden biçimlendirdiler. Bu sanat zamanla batı etkisinden uzaklaştı. Part sarayları dış görünümleriyle Yunan düzenindeyse de iç yapıları doğu mimarlık anlayışına göre düzenlenmişti. Özellikle dışa doğru açılan tonozlu yüksek tavanlı salonlar ve çadırlardan esinlenilerek yapılan kubbeler, İran mimarlığına bu dönemde giren yeni öğelerdir.
İS 224'te kurulan Sasani İmparatorluğu döneminde İran sanatı parlak çağlarından birini yaşadı. Eski İran'da olduğu gibi bu dönemde de dinsel yapılardan çok sivil yapılara rastlanır. Şiraz ile Bender Abbas arasındaki yolda Servistan Sarayı, buradan Basra Körfezi'ne giden yol üzerinde Firuzabat Sarayı, Kuzistan'daki Dizful ve Şuşter köprülerinin ayakları, Kerha sahilinde Tak-ı Eyvan Sarayı ve Ktesiphon'daki Tak-ı Kisra Sarayı günümüze ulaşan önemli yapıtların bir bölümüdür.
Sasani sanatında da Part sanatında olduğu gibi batı etkisinden uzaklaşma sürdü. Bu sanatın ayırt edici özelliği yapılardaki boyut büyüklüğüdür. Sasani mimarlığında dıştan çok iç görünüme ve süse önem verilmiş, uyuma özen gösterilmiştir.
Sasaniler kaya içlerine yaptıkları alçak kabartmalarda da oldukça ileri gitmişlerdi. Mühürlere yapılan insan ve hayvan resimleri oymacılık alanında verilen yapıtların başka örneklerini oluşturur. Kuyumculuğa ve gümüş yemek takımı yapımına özel bir önem veren Sasaniler'de dokumacılık da gelişmişti. Sarayların iç süslemesinde kullanılan kumaş ve örtülerin üzerinde çeşitli desenler bulunurdu.