9 Mayıs 2011 Pazartesi

DEĞERLİ TAŞLAR

place here to learn-treasure place here to learn-treasure-defıne defıne defıne defıne sıgnal sıgns-solutıons-map-defıne path defıne-detector-cın-magıc-defıne search bars made-metals-charm-bury-bandit-defıne of documents-mound-tumulus-bandits- mystery of money-jewellery-defıne-archaeology-hıstory museums-ıslamıc-defıne natural stone-sculpture-news-mythology-antıque-archaeology-ancıent cıtıes-regıons-ancıent trade routes-horasan-ebced-sıgnal solutıons-defıne search-roman-byzantıne maps-green coıns only defıne to learn

DEĞERLİ TAŞLAR

Tarih boyunca insanoğlu değerli taşlara çeşitli anlamlar yüklemiştir... Peki onlara olağanüstülük kazandıran nedir?

Tarih öncesi çağlardan günümüze kadar her dönemde insanlığın ilgisini çeken ve “değerli taş” olarak adlandırılan renkli, ışıltılı taşlar, çeşitli özellikleri ile farklı anlamlar kazanmışlardır.

İnsanoğlunun değerli saydığı nesneleri krallara, soylulara armağan etmeye yatkınlığı nedeniyle bu taşlara anlamlar yüklenmeye başlanmıştır. Kedi Gözü Kuvars, sergilediği ışık oyunları ile insanları güneş enerjisini içinde hapsettiğine inandırmış, Opal ise muhteşem renk güzelliği ile Cupid Taşı olarak adlandırılmıştır.



Nedir Taşları Değerli Kılan, Diğerlerinden Ayıran?

Değerli taşlar, doğada sayısı 3 bini bulan minerallerin çeşitli yollarla kesilip parlatıldıktan sonra çekici olabilenleri olarak tanımlanır. İnorganik olan minerallere ek olarak, İnci, Mercan, Sedef gibi organik kökene sahip doğal maddeler de değerli taş kabul edilir. Bir taşın “Değerli taş ya da süs taşı” sıfatını alabilmesi için sahip olması gereken üç özellik vardır: Güzellik, duraylılık, nadirlik.

Güzellik, oldukça göreceli bir kavramdır. Kimine göre taşın şeffaflığı onu güzel yaparken, kimine göre de güzellik taşın rengine, parlaklığına ya da kesilişine bağlıdır. Değerli taşların birçoğu bu kriterlerden birkaçını bir arada bulundururken, şeffaf olmayan Turkuvaz ve Malahit gibi taşlarda güzellik, sadece renkleri ile tanımlanır. Belki de bu görecelilik nedeniyle 70’e yakın değerli taş grubuna giren mineralden sadece 20 kadarı yaygın olarak biliniyor.

Değerli taşların farklı olmasını sağlayan diğer bir özellik olan duraylılık ise taşın sertliğine, kırılganlığına, darbelere ve dış etkenlere karşı dayanımına bağlıdır. Bir mineralin sertliğinin yüksek olması, o mineralin değerli taş olarak kabul edilebilmesinin en önemli kriteridir. Kesildiği, parlatıldığı zaman çoğu değerli taştan daha çekici görünümlere bürünen mineraller vardır; ama sertliklerinin düşük olmaları onların değerli kabul edilmelerini engeller. Bu şanssız minerallere örneklerden biri de Jips’tir; kesildiğinde oldukça güzel bir görüntü sergileyen, ama tırnakla çizilebilecek kadar düşük bir sertlik derecesine sahip olan bir taş nasıl değerli kabul edilip süs eşyası olarak kullanılabilir? Bir taşın sertliğinin yüksek olması, kolay kolay çizilememesi, onun kolay kırılmayacağı anlamına gelmez. Elmas bilinen en sert mineraldir; ancak kenarları, köşeleri boyunca kırılmalara oldukça yatkındır. Tabii bu yatkınlık Elmas’ın nadirliğinin karşısında değerini düşürmeye yetmiyor. Sertlik derecesi yüksek olan diğer bir mineral de Zirkon’dur; sertliğine karşın oldukça kolay kırılabilen Zirkon’dan yapılmış bir yüzük birkaç ay sonra kırıklarla dolabilir.

Sıradan minerallere değer katan en önemli unsur, doğada ender bulunmalarıdır. İnsanlığın tarihi boyunca nadir olana ilgisi burada da kendini açıkça gösterir. Dünya üzerinde yılda binlerce kıratlık Elmas üretiminin yalnızca birkaç yüz kıratının Pembe Elmas olması, Pembe Elmas’ı Renksiz Elmas’tan daha değerli hale getirmiştir. Bu duruma verilebilecek bir diğer örnek de Ametist’tir. 18. yüzyılın sonuna kadar günümüzdeki Elmas kadar değerli olan Ametist (mor renkli bir Kuvars minerali), 19. yüzyılda Brezilya’da geniş Ametist yataklarının bulunmasıyla değerini yitirmiştir. Günümüzde her kuyumcuda, gümüşçü dükkanında mutlaka Ametistten yapılmış bir takı, süs eşyası bulabilirsiniz.

Değerli taşların güzellikleri kesiliş şekilleri ile doğrudan ilgilidir. Renkleri, sergiledikleri ışık oyunları yanlış bir kesim şekli ile algılanamayabilir ve aslında çok etkileyici olabilecekken sıradan bir mineral olarak kalabilirler. Yaygın olarak iki kesim yöntemi kullanılır: Kaboşon ve fasetli kesim. Kaboşon kesim taşın bir, kimi zaman da iki yüzeyine birden dış bükeylik verilmesi ile elde edilir. Şeffaf olmayan taşlarda tercih edilen bu kesim ile taşın renk ve ışık özellikleri tamamen ortaya serilebilir. Diğer bir kesim ise genelde şeffaf taşlarda kullanılan fasetli kesimdir. Bu kesim değerli taşın, gelen ışığı çeşitli yönlerde dağıtması için yapılır ve sonuç olarak taş birçok yüzeye sahip olacak şekilde kesilir. Özellikle Elmas’ta kullanılan bu kesimin en yaygın şekli taşın 58 yüzeye sahip olduğu pırlanta kesimidir. Pırlanta bir mineral adı değil, sadece bir kesim şeklidir.


Değerli Taşlarda Renk

Değerli taşlarda güzelliğin esası olan renk, farklı sebeplere bağlı olarak gelişebilir. Renk, kristalin, ışığın belli dalga boylarını soğurması ile ortaya çıkar. Gözde renk hissi veren dalga boyları 3900 Å (mor)-7600 Å (kırmızı) arasındadır. Bu boydaki dalgalar mineralin üzerine düştüğü zaman bazı dalga boyları soğurulur, geriye kalan dalgalar göz tarafından algılanır ve böylece mineralin rengi belirir; örneğin mavi mineraller uzun dalga boylarını (kırmızı) soğururken, kırmızı mineraller ise kısa dalga boylarını soğururlar. Hiçbir dalga boyu soğurulmadığında ise mineral şeffaf gözükür. Mineraller renklenmelerinin sebeplerine göre idiyokromatik ve allokromatik mineraller olarak ikiye ayrılabilirler. Renklerini ise renk merkezlerinden, kafes yapılarında bulunan iyonlar arasında gelişen iyon transferlerinden ve içerdikleri diğer mineral kapanımlarından alabilirler.