18 Mayıs 2011 Çarşamba

Ünye'nin Define Haritası

place here to learn-treasure place here to learn-treasure-defıne defıne defıne defıne sıgnal sıgns-solutıons-map-defıne path defıne-detector-cın-magıc-defıne search bars made-metals-charm-bury-bandit-defıne of documents-mound-tumulus-bandits- mystery of money-jewellery-defıne-archaeology-hıstory museums-ıslamıc-defıne natural stone-sculpture-news-mythology-antıque-archaeology-ancıent cıtıes-regıons-ancıent trade routes-horasan-ebced-sıgnal solutıons-defıne search-roman-byzantıne maps-green coıns only defıne to learn
YAŞAR KARADUMAN


“Bitli Çeşme"
Ünye'nin Define Haritası



1924 yılında Rumlar, Yunanistan’la Türkiye arasında imzalanan mübadele anlaşması gereğince Ünye'den giderken altın ve ziynet eşyalarını yollarda çalınır gittikleri yerlerde ellerinden alınır diye Ünye'de sarraf Aleks'in evinde topladılar.  Aleks bunları ileride  gelip alınmak üzere Ünye'de oniki yere sakladı ve bu yerleri gösteren on iki de harita yaptı, herkese birer tane verdi.  

Haritalarda herkes kendi altınının saklandığı yeri görüyor, diğerlerini göremiyordu.. Fakat Aleks kendine hepsini birden gösteren bir harita daha hazırladı.
 
Aradan uzun yıllar geçti, bu yerlerden dört tanesi tesadüfen bulundu ve altınlar çıktı
Bir tanesi kazıldı fakat bir şey bulunamadı
İki tanesinden haritaya göre kazılıp alındı ve götürüldü.

Bu yerler, Ünye'nin beş kilometre batısında Bitli Çeşme denilen  mevkide ki çeşmenin haznesi, Kiraztepe’deki bir evliya mezarı, Yalıkahvesi’nde iki Rum evinin bodrumu,

Kilisetepesi’nde bir kilise, Kaşbaşı'nda  bir Rum evinin çatısı, ve Aynikola'da kilise kalıntılarıdır.
Aynikola'da  ki kazıda altınlar bulunamadı. Adanın karşısındaki kayaya kazınmış bugün bile duran işaretleri doğru olarak kimse okuyamadı ve adanın üzerinde gölgelerin günün belli bir saatinde meydana gelen kayaların kartal başı şeklini kimse çözemedi. Kartal başı definenin yerini gösteriyordu. Yalıkahvesi’ndeki iki Rum evinde tesadüfen oryaya çıktı.

Kaşbaşı’ndaki evin çatısında ev yıkılırken bulundu.
Kilisetepesi’ndeki kilisede yıkılırken bulundu.
Ünyenin beş kilometre batısındaki “Bitliçeşme’de ve Kiraztepe’deki bir evliya mezarından kazılarak alındı.

Gelen ve kazıyı yapan Aleks’ti..
Yıllar önce Saraçlı mahallesinde, tepede bir evliya mezarı soran Türkçesi bozuk bir adam gördüler. Ertesi günü mezarın kazıldığı duyuldu.  Mezarın başına gelen  halk parçalanmış mezar taşlarını görünce buradan bir şeyler alındığı kanısına vardı.. Sonra mezarı tekrar kapattılar.
Biri sordu:-Peki burada hiç kemik yok..
Öteki cevap verdi:
-Mübarekler kemik göstermezler.
Bitliçeşme’den çeşmenin haznesi kırılarak alınmıştı ve izleri duruyordu. Hatta çeşmenin yalağında bir de küçük altın buldular.

Geriye beş yer  ve bir harita kaldı.
Bu makalenin bir bölümü bir müddet önce internette yayınlandı, bir sürü insan arayarak geri kalkan yerleri bilip bilmediğimi sordu.
Geri kalan yerler neresi idi?
Şimdi buraları söylesem ertesi günü kazarlar. Ama bir yer var ki her gün önünden gelip geçiyorsunuz,
Ünye'de eskiden bu işle uğraşan bir sürü insan vardı, şimdi de vardır, hiç biri bu işten bir şey kazamadı hatta sonu hüsranla bitenler oldu.
En meşhuru da "İpotek Ömer" emmimizdi.

Geri kalan yedi yere ait birçok hikaye dinledim.
Karşıma kırkbir düğüm çıktı.
Önce  define ve altın bulunan beş yeri araştırdım. Sonra haritayı aramaya başladım. Haritanın eski bir Ünye konağının bodrumunda  bir  sandığın içinde evrakların arasında  olduğunu söylediler.
Hemen aklıma Kaptan Veysel Dedemin konağı geldi, hemen abim İbrahim Karaduman’ı aradım

-Abi, bizim konak yıkılırken sen sandık mandık gördün mü? Dedim.
-Ne sandığı oğlum sen bu işlerden yakında sıyıracaksın, dedi abim..
Bir akşam uzun araştırma ve eldeki parçalanmış krokilerden yola çıkarak bulduğumuz eski konağa giderek pencereden  içeri baktık, içerisi karanlıktı birşey görünmüyordu. Bir kedi pencereden üzerimize atlayınca, korkup bıraktık.

Ertesi günü haritanın içinde olduğu evin bodrum katında bulunan sandığa ulaştık.
Sandığı alarak giriş katına çıkardık..
Kalbimiz heyecandan yerinden fırlayacak gibiydi
Kapağını  yavaş yavaş   açtık..
Açar açmaz sandığın içinden kocaman  fareler üzerimize atlamazlar mı, yanımdaki gazeteci kızım çığlık çığlığa kendini sokağa zor attı.
Evrakların çoğu fareler tarafından kemirilmişti.. Korka korka şöyle bir karıştırdım hangisi harita, hangisi kroki belli değildi, bir sürü kroki, çizim,  belge, ferman dolu idi, çoğu  Osmanlıca idi.

Ben Osmanlıca okuyamıyorum, bunlar nasıl çözülecekti?
Sandığı yine olduğu yere gizleyerek bir torba dolusu tahminen aldığım evraklarla İstanbul’a döndüm.
Bunları, Atatürk Kütüphanesi Nadide Eserler Uzmanı, Ünyeli genç arkadaşımız İrfan Dağdelen’le çözmeye çalışacağız.
Acaba içinde Ünye’nin define haritası var mı?


  

Yalıkahvesi Ünye’nin define cennetidir.
Rumların giderken sakladıkları define ve altınların bugüne kadar bulunmuş olanlarının çoğu buradan çıkmıştır.

Biri, pek bilinmeyen dört ev…
İkisi evlerin bodrumlarından ikisi tavan arasından tesadüfen rastgelinmiştir..
Tavan arasından çıkan altınlar bele sarılan Rumların kullandığı yöresel bir kadın kemerine sarılı olarak bulunmuştur. Biri kumaşların arasına gizlenmiş siyah deri çantanın içinden çıkmıştır. Bodrumda bulunanlar ise genelde küp ve testi seklinde kaplarda tesadüfen bir tamirat için yapılan kazılarda toprağa gömülü olarak bulunmuştur.

Yalıkahvesi’nde bulunan definelerin çok olmasının nedeni, Rumların burada yoğun şekilde yaşamış olmalarındandır. Evlerden bugün ön sırada hiç kalmamış yıkılarak yerlerine yeni binalar yapılmıştır.
Bunlardan bir şey çıkıp çıkmadığı bilinmemektedir.
 Belki onlarcası hafriyat toprağının içinde gitmiştir.İkinci sırada ve ara sokaklarda eski Rum evlerinden birkaç tanesi halen durmaktadır.

Yalıkahvesi’nde 1914 yılından önce evler denize sıfırdı.

Yol askerlik şubesinin arkasından geçer, Türbe Mahallesine çıkan yokuşun başına çıkar evlerin arasından , Vidinli yokuşundan Burunucu’na devam ederdi..

Bu denize sıfır yalı tipi evlerde hep Rumlar otururlardı.
Müslüman ahali daha çok yukarılara yerleşmeye başlamıştı.
1914 yılında askerlik şubesinden Yalıkahvesi’ne kadar denize sıfır evlerin önüne yol açıldı.
Park ta aynı zamanda yapıldı.
Çok dağanık ve zayıf bilgilerden çıkarabildiğimiz kadarıyla, yeni açılan ve kavakdibini Türbe caddesinin başına bağlayan bu yola rıhtım denildi ve Rumlar buraya küçük küçük meyhaneler, Müslümanlar da kahveler yapmaya başladılar.

Askerlik şubesinden fırınlara kadar meyhane, yani Rumların müzikli kahveleri, fırınlardan sonra sıra ile Türklerin kahvehaneleri gelirdi.

Türklerin kahvehaneleri fırınların arasından geçen yolun deniz tarafında idi.

O yıllarda şehir içinde ki kahvelerden ayırmak için “hangi kahve” diye sorulduğunda “Yalıkahvesi” denmesinden dolayı buranın adı “Yalıkahvesi” kalmıştır bu isim bugün de kullanılmaktadır.


Bugün Ünye’de Çınar ağacından biraz ilerde bir yer vardır ki her gün önünden geçeriz. Burada da define gömülü olduğunu bu işle uğraşanların çoğu söyler, göz önünde olduğu için kimse kazmaya cesaret edemez.

Şimdi ben burada yazsam ”Vay anasını” dersiniz..
Ünyeli tanınmış bir işadamına birgün yabancı biri gelir burayı ankatır..

Tahminlerimize göre Rumların paralarını emanet ettiği Aleks, kendine yaptığı bir haritadan yola çıkarak, altınların sahiplerinden habersiz, 1960 Ünye’ye gelmiş ve şehrin beş kilometre batısında deniz kenarındaki “Bitli Çeşme” denilen çeşmenin haznesini kırarak çömlek içindeki altınları almıştır.

Buradan bir şeyler alındığı, çeşmenin yalağına düşen küçük bir Pontos altınından anlaşılmıştır.

Biraz daha doğuya gelindiğinde Aynikola’da adanın üzerinde bulunan kilise kalıntıları kazılmış, fakat varsayılan altınları bulamamışlardır.
Burada altınları işaret eden iki işaret vardır. Biri Adanın karşısında kayaların üzerine kazılmış bazı inisyaller ve rakamlardır. Bunları bugüne kadar kimse çözememiştir.

Birde adanın üzerinde günün belli bir saatinde oluşan gölgelerin meydana getirdiği kartal başı figürünün başın arka tarafında bir yeri işaret ettiği söylenmektedir. Orası da kazılmış yine bir şey bulunamamıştır.

Bütün bunların dışında altın alınan yerlerden biri de Ünye’nin arka sırtlarında bir evliya mezarıdır. Gelecek hafta bu mezara ve bulunamayan diğer yerlere bakacağız.
Haritayı henüz bulamadık, fakat sandıkta farelerin kemirdiği parçalar üzerindeki çalışmalarımızda bazı yerler ortaya çıktı ve bir tanesi çözdük.

Şöyle bir tarif çıktı ortaya.


“Çınar ağacından elli adım cenuba gidildiğinde su terazisinin beş ayak solundaki mezarlıkta  güneşin grup vaktinde mezar taşlarının birbirine sarılmış iki insan figürü meydana getirdiği taşların solundaki mezarın ayakucu.”

  

Ünye’de ilk insanlı yerleşimin başladığı günden bu yana 15.000 yıl geçmiştir.

Bu bin yıllar içersinde şehrin muhtelif yerlerinde yerleşim yerleri kurulmuş, insanlar altın gümüş, bakır kurşun, ziynet eşyası gibi şeylerini saklamak için çeşitli yöntemler kullanmışlardır. Bu yöntemlerle saklanan değerli şeylere define veya gömü  bunların bulmak isteyenlere de defineci denmiştir.. Bunlar bin yıllar ve yüzyıllar içersinde ya kendiliğinden ortaya çıkmış ya da defineciler tarafından çıkarılmıştır.


İnsanlar çeşitli nedenlerle yaşadıkları yerleri bırakarak başka topraklara göç etmişlerdir ve sahip oldukları değerli eşyalarını güvenli olduğuna inandıkları yerlere gömerek daha sonraki zamanlarda geri dönerek bunları geri almayı düşünmüşlerdir.

Define saklamanın birçok sebepleri vardır.

Fethe gidenler yol üstünde mevcut yerleşim yerlerinden topladıkları ganimetlerin hepsini götüremeyeceğinden belli noktalara sonradan gelip almak şartıyla kimsenin bulamayacağı belli noktalara gömmüşler ancak birçoğu geri gelinip alınmamıştır.

Kendi istekleri veya zoraki göçe tabi tutulanlar hazineleri toplu olarak gömmüşlerdir. Buradaki amaç tekrar geri döndüklerinde bu hazineyi almaktır Bunların büyük bir bölümü tekrar geri dönmemişlerdir.
Çalışıp sonra yaşlanan insanlar eldeki değerli eşyalarını kimse bulamasın diye saklamalarıdır. Bu hazineler genelde küçük ölçekli olup şahsi eşya ve paralarından ibarettir.

Genelde ev, işyeri, bahçe, tarla, ahır veya kuyularına gömerler

Eski dönemlerde kültür değerleri içerisinde ölü ile birlikte değerli eşyalarını da beraberinde gömmek vardır.

Ünye’de ilk yerleşim Cevizdere’de başlamış daha sonra Kiraztepe eteklerine ve bugün Saraçlı mahallesinin bulunduğu bölgeye kaymış buradan da M.Ö. altı yüz yıllarında Çakırtepe eteklerine gelmiştir. Saraçlı Mahallesi ilk antik Ünye Şehrinin kurulduğu yerdir. Hedef göstermek gibi olmasın, zaten define ile uğraşanlar bunu bilirler, bu mahalle Ünye’de en çok kazılan yer olmuştur.
Definecilikle ile uğraşanlar, en çok işaretlerden yola çıkarlar.

Defineyi saklayanlar bunları herhangi bir tehlikeye karşı korumak ve sonrada gelip almaya yarayan şifreler ve işaretler kullanmışlardır.. Bunların oyma veya kabartma olarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Bazılarından örnek vermek gerekirse,
Akarsu, göl, göletlerdeki kayalara çizilmiş çok çeşitli balık resmi ve figürleri yakın bölgede bir hazinenin olduğunu ifade eder. Küp resmi su içinde veya civarında hazinenin varlığını işaret eder. Su veya gölet kenarlarındaki taşlara çizilmiş ibrik, çizilen taş çevresinde para olduğunu ifade eder.
Bizim birkaç sayıdır yazdığımız define ile ilgili araştırma hikayelerimiz çoğu sözlü anlatımlara dayanan çok yakın Ünye tarihini anlatmaktadır.

Ermeni tehciri ile giden Ermeni asıllı Osmanlı vatandaşlarının ve Lozan mübadelesi ile giden Ünyeli Rumların sakladıkları altın ve ziynet eşyaları ile ilgilidir. Bunlar bir gün geri gelip alınma ümidi ile saklanmıştır. Saklandığı tahmin edilen on iki yerin dördünde veya beşinde tesadüfen, ikisinde ise gelinerek alınmış bir tanesinde bulunamamıştır.

İşte gelinerek alınan yerlerden biri de Kiraztepe sırtlarındaki bir evliya mezarıdır.

Saraçlı Mahallesi sakinleri mahallelerinde birkaç gündür dolaşan iki yabancının ne aradıklarını bir türlü anlayamazlar.

Adamlar ellerinde bir haritaya göre bir mezar aramaktadırlar. Biri iyi Türkçe bilmekte fakat yabancı aksanı ile konuşmaktadır. Kendilerini Amerika’dan gelmiş antik çağlar tarihi profesörü olarak tanıtırlar. Zaten Bu bölge antik yerleşimin olduğu bölgedir, kaya mezarları ve antik lahitler aradıklarını söylerler.
Asıl aradıkları tepedeki evliya mezarıdır. Mahallenin yaşlılarından biri onlara bu tepedeki mezarı gösterir. Adamlar birkaç gün görünmezler.
Bir sabah muhtara biri koşarak gelir ve yukarıdaki evliya mezarının talan edildiğini ve soyulduğunu söyler.

Köylü bir hoca ile mezarın başına gittiğinde mezar parça parça edilmiş, toprak hallaç pamuğu atılmış sağı solu derinlemesine kazılmıştır.
Genel kanaat buradan bir şeyin alındığı yönündedir. Mahallelinin biri merakla sorar
-Hocam burada hiç kemik yok
Hoca  cevap verir
-Mübarekler kemik göstermez.

Mezar tekrar kapatılır ve kırılan mezar taşları çimento ile yapıştırılarak yerine konur. Daha sonra buraya bir türbe yapılacak ve okunmaya çalışılan mezar taşı, bu çimento ile yapılan ekleme yüzünden tam çözülemeyecektir...

Gayrimüslimlerin kimse dokunmaz diye Müslüman mezarlarına define saklamaları  çok bilinen bir taktiktir.



Define Saklanan Yerler
Ve Lanetli Defineler

Çocuktuk, top oynamış yorulmuştuk. Türbe mahallesi, Karılar Pazarı’nda dut ağacının altındaki kuyunun başında oturuyorduk. Durmuş Emmi’yi ağzından köpükler saçar bir halde getirdiler ve bahçede armut ağacına ayaklarından baş aşağı astılar, içine giren cinler çıksın diye.

Dediler ki Durmuş Emmi, bir definenin tılsımını bozarken, defineyi koruyan cinler tarafından çarpılmış, cinler içine girmiş.

Üç gün asılı kaldı Durmuş Emmi,  arada bir çözüp yere uzatıyorlar, karşı kuyudan çektikleri kova kova suyu başına boca ediyorlardı.  Başucunda bir hoca sallanarak devamlı bir şeyler okuyordu. Üçüncü gün iyi oldu dediler.

Durmuş Emmi bu olaydan sonra define işi ile uğraşmaya ve kara büyü yapmaya tövbe etti.

Bir gün bahçesine kaçan topumu almak için girdiğimde, pencerenin kenarlarına dizilmiş ve ağaç dallarına kuruması için asılmış, hayvan organları, fareler, kedi yavruları, kurbağalar, yılanlar görmüş çığlık çığlığa kaçmıştım, Durmuş emmi bunları kara büyüde ve definelerdeki büyüleri çözmede  kullanırmış.

Durmuş Emmi’nin bu hikayesi ile birkaç haftadır yazdığımız define konusunu kapatıyoruz.

Serveti Fünun Şairlerinden genç yaşta vefat eden ve sevdiği Ermeni kızı Arpi’nin Türbe mahallesindeki mezarının başında ud çalarak ağıt yaktığı Ünyeli Şair Ziya Behlül Bey’in evrak-ı metrukesini (kayıp evrakları)  ile Ünye’den giden Ermeni ve Rumların, Ünye’de nerelerde hangi evlerde oturduklarını, giyim ve yemek kültürlerini araştırırken, tesadüfen bulaştığım bu işte Rumların giderken Ünye ve civarına sakladıkları definelere ve  haritaya kadar geldim.
Geçen haftalarda bu definelerden bulunanları ve yerlerini yazdık.

Bu gün de bulunmayan yerler hakkında birkaç satır yazarak konuyu kapatalım.

Geriye kalan altı yer hakkında kesin bir bilgim yok. Ama insan işin içine girip ve o yıllara ait çok araştırıp yazınca,  olayları bire bir yaşamış gibi oluyor. Benimki sadece bu deneyimlere dayanılarak yapılmış bir tahmindir. Yazılarımı takip eden defineci arkadaşlar bana kanarak sakın bir yerleri kazmasınlar emeklerine ve paralarına yazık olur ve suçtur. 

Benim işim definenin kendisi değil, hikayesidir.. Yanında define de bulsam fena olmaz.
Gelince definenin saklandığı  bulunamayan yerlere.
Her gün önünden gelip geçtiğimiz bir yer var.
Bir gün Ünye’nin tanınmış bir işadamına biri gelir, o her gün önünden geçtiğimiz yeri göstererek burada define gömülü der. Fakat orayı kazmaya kimse cesaret edemez..Bu bir.

İki yer var ki altında dehliz ve odalar olduğu söylenir.. Bu odalarda mezarlar vardır ve söylediklerine göre bir kısım define de buradadır.

 Kaleyi her zaman söylerler, burada da izinli izinsiz birçok kazı yapıldı.
Perili hamamda zamanında Karakin usta bir izinli birçok kaçak kazı yaptı ve bir keresinde de çarpıldı, günlerce hasta yattı ve ondan sonra defineciliğe tövbe etti, aranılan şey bulunamadı.

Düğün gecesi vurulan Rum kızı Nastasia’nın gece içeride yıkandığını su ve insan sesleri duyduğunu anlatmıştır Karakin usta.

Bir yer daha var ki, burası da eskiden var olan bir kilisenin aşağılarında eskiden Rum mezarlığı olan bir evin bahçesidir. Duvarlarla örülü bir bahçenin içinde bulunan bu bina Ünye ve çevresinde Rumların, kilise malları, binaları ve arazileri ve gelirlerini idare eden bir merkez olarak çalışmıştı.
Bir rivayete göre de sahildeki kanalizasyon bacalarının birinden, eskiden yerinde bir Rum binası olan Belediye’nin altında olduğu tahmin edilen mahzen ve mezar odalarına bir tünel varmış!!! Defineciler bir gün buradan girip belediyenin altını oymasınlar diye bu bilgiyi paylaşıyorum belki tedbir alınır!!!
Ve böylece konuyu kapatıyoruz
İlgilerinize teşekkür ederim.
En iyi define çalışıp kazanılan paradır.
Böyle yapıyorsanız siz zaten defineyi bulmuş sayılırsınız.
Sandıktan çıkan belge ve evrakların düzenlemesi ve Osmanlıcadan tercümesi sürüyor,