27 Mart 2011 Pazar

TÜRKİYEDEKİ HAZİNELER - HÖYÜKLER

Define,definecilik,define işaretleri,define arama yolları,gizli defineleri arama,cinler büyü tılsım,define arama çubukları, ,gizemli defineleri çıkartma,define nasıl aranır hepsi burada.

TÜRKİYE'DEKİ HÖYÜKLER

Acemhöyük

Aksaray'ın Yeşilova köyünde bulunan bir Battal Dede yerleşmesidir.Aksaray il merkezinin 18 km kuzeybatısında Melendiz çayının suladığı ovanın ortasında, Asur ticaret kolonileri çağının önemli merkezlerindendir. Akkad ve Hitit yazıtlarında adı geçen Asur kenti Puruşanda'yı ortaya çıkarmak amacıyla sürdürülen kazılarda, ilk tunç çağının son evrelerinde başlayan bu yerleşme alanı bulundu. Aşağı kent ve höyükte yürütülen kazılarda Asur ticaret kolonilerine ilişkin dört yapı saptandı. Bu katlarda Sarıkaya Sarayı, Hatipler Sarayı, evler, damga ve silindir mühürler, çeşitli bezeme ve biçimlerde çanak çömlek, kumaş izleri ve boncuklar, altın süs eşyası, tanrı/tanrıça/kız çocuğu betimli kurşun heykelcik, fildişi yapıtlar ve oyun tahtası gibi buluntular ortaya çıkarıldı. Bunlar o dönemin kültür yaşamında Anadolu dışı (Mısır, Suriye, Mezopotamya) etkileri yansıtan buluntulardır. Helenistik ve Roma Dönemlerinden ise birer yapı katı saptanmıştır.

Kazıları Nimet Özgüç'ün ardından günümüzde Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Aliye Öztan tarafından yürütülmektedir.

Alacahöyük

Çorum iline bağlı Alaca ilçesinin 15 km kuzeybatısındaki Hüyük köyündeki bir höyüktür. Bu höyükte dört ayrı kültür evresinden kalma 14 yerleşim ya da yapı katı saptanmıştır. Alacahöyük�teki ilk kazılar, Osmanlı arkeolog Theodor Makridi tarafından 1907'de yapıldı. Buradaki kazılar 1935'ten sonra Hamit Zübeyr Koşay ve Remzi Oğuz Arık'ın başkanlığında yürütüldü. Bu kazılarda Bakır-Taş Çağından Osmanlı dönemine kadar gelen uzanan dönemlere ait buluntular ele geçti.

Alacahöyük�ün birinci kültür evresi olarak adlandırılan üst katlarında, Friglerden başlayarak Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine kadar uzanan kalıntılar ortaya çıkarıldı. İÖ 1200'lerde bir Frig yerleşmesi olan Alacahöyük�te o döneme ati yolların, kaldırım döşemelerinin ve yol boyunca sıralanmış taş temelli evlerin kalıntıları bulundu. İkinci kültür evresine ait daha alttaki yapı katlarında, İÖ 2000-1300 arasındaki Hitit dönemine tarihlenen büyük bir kentin kalıntıları dikkat çekicidir. Bu kent, Hititler'in başkenti Hattuşa'ya çok yakındı. Kentin giriş kapısını, kadın başlı ve aslan gövdeli heykellerin (sfenksler) beklediği görülür. Kalıntıları günümüze kadar ulaşan surlar, surların güneyindeki Sfenksli Kapı, sokaklar, su kanalları, fırınlar, kaldırımlar, yapılar ve tapınak-sarayın kalıntıları bize burada gelişmiş bir kentin varlığını gösterir.

Alacahöyük�te üçüncü kültür evresi olarak adlandırılan dönem, İÖ 3000-2000 arasındaki Erken Tunç Çağı'ndan kalma dört yapı katının kalıntılarını içerir. Bu yapı katlarında ortaya çıkarılan 13 kral mezarında, çeşitli madenlerden silahlar, süs ve kullanım eşyası, güneş kursları, geyik ve boğa heykelcikleri bulunmuştur. Bu buluntular bize, o dönemde yörede güçlü bir prensliğin ve çok gelişmiş bir maden işleme sanatının var olduğunu gösterir. Dördüncü kültür evresinin yapı katları ise, İÖ yaklaşık 3500-3000 arasındaki Bakır-Taş (Kalkolitik) ve Erken Tunç çağlarına tarihlenir. O çağlarda buraya yerleşen insanlar, Alacahöyük�teki ilk yerleşmeleri kurmuştur. Bu yerleşmelerin varlığını, taş temeller üzerine kurulmuş kerpiç duvarlı ve saz damlı ev kalıntıları, çeşitli çanak çömlek, özellikle içi boyalı toprak kaplar ve ayaklı meyvelikler göstermektedir. Bu katlarda ortaya çıkarılan silah ve kullanım eşyalarının çoğu taştandır. Alacahöyük�te ele geçen buluntular, Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile 1941'de ziyarete açılan Alacahöyük Müzesi'nde sergilenmektedir. Alacahöyük ve Boğazköy�ü kapsayan alan 1988�de milli park ilan edilmiştir.

Alişar

Alişar Höyüğü Yozgat ilinde bulunan bir höyük. Kapadokya bölgesindedir. Kazılarını Amerikalı arkeologlar gerçekleştirmiştir. MÖ 3000 yıllarından MÖ 2500 yılına kadar, çanak-çömlek gibi araçlar ağırlıklıdır. Bakır ve gümüşten az miktarda süs eşyasına rastlanmıştır. Daha sonraki dönemlerinde ise kerpiçten yapılmış, surla çevrili bir şehir ortaya çıkmıştır. MÖ 2300-2000 yıllarında ise vazolar mükemmel hale gelmiştir.

Aşıklı Höyük

Anadolu'da Kapadokya bölgesinde bulunan bir höyüktür. Aksaray il merkezinin 25 km doğusunda, Melendiz Çayı yakınındadır.

1989-2002 yıllarında İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı'nca Prof. Dr. Ufuk Esin başkanlığında yürütülen kazılar sonunda Çatalhöyük'ten en az 1000 yıl daha eskiye tarihlenen bitişken, sık dokulu bir neolitik köy yerleşmesi ortaya çıkartılmıştır. 2006 yılında yine İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalın'ndan Doç. Dr. Mihriban Özbaşaran başkanlığında yeni dönem kazılarına başlanmıştır.İstanbul Ünüversitesi Arkeoloji Bölümü Arş.Görv.Semra Yıldırım Balcı 01.05.2007 tarihinde "Orta Anadolu Obsidyen Teknolojisi,Aşıklı Höyük Modeli,teknı kültürek kökeni ve evrimi hakkında derinlemesine birözel sunum yapmıştır.

Eflatunpınar

Beyşehir Gölü kıyısında ve Beyşehir, Konya ilçesi sınırları içerisinde, yaklaşık M.Ö.1300 yıllarına tarihlendirilen Geç Hitit kalıntılarının ve özellikle de bir anıtın bulunduğu bir arkeolojik alandır (höyük). Tarihi Eski Yunan filozofu Eflatun'dan (Plato) 1000 yıl öncesine dayanmakla birlikte, halk arasında bu şekilde adlandırılagelmiştir. 19. yüzyıl sonlarında bölgede incelemeler yürüten İngiliz arkeolog F.W. Hasluck'un notlarına göre, yerli halk, bir çeşit evliya kimliğine büründürdüğü Eflatun'un Eflatunpınar Hitit anıtını Konya'yı su baskınlarından korumak amacıyla inşa etmiş olduğu inancını taşımaktadır.

Eflatunpınar'da ayrıca, 15. yüzyıl da, Otlukbeli Savaşı öncesindeki dönemde, Osmanlı Devleti'ne karşı Karamanoğulları Beyliği'ne yardım eden Akkoyunlu Devleti'nin kuvvetleri ile Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Şehzade Mustafa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri bir savaş cereyan etmiş ve savaştan Osmanlılar galip çıkmıştır.

Eflatunpınar kalıntıları, Beyşehir Gölü çevresindeki pek çok diğer arkeolojik alan gibi, derinlemesine arkeolojik araştırmaların gerçekleştirilmesini beklemektedir.

Göbeklitepe Höyüğü

1963'te fark edilen dokuz hektarlık kazı bölgesinin önemi yaklaşık 10 yıl kadar önce tarlasını karasabanla sürerken bulduğu oymalı taşı müzeye götüren Mahmut Kılıç sayesinde anlaşılabilmiştir.

Şanlıurfa'ya 80 dakikalık bir mesafede, Örencik Köyü yakınlarındadır. 1995 yılında ilk kez Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müze Müdürlüğü'nün işbirliğiyle kazı çalışmalarına başlandı. Kazılar Alman arkeolog Doç. Dr. Klaus Schmidt�in başkanlığında yürütülmekte olup, her yıl eylül ve ekim aylarında 10 haftalık bir süreç içinde yapılmaktadır.

Günümüze kadar yapılan kazılar sonucunda bir Neolitik Çağ yerleşimi olduğu anlaşıldı. Tarihi M.Ö 9 bin yıllarına uzanan Neolitik Çağ�dan kalma, tapınma amaçlı törensel alanlara ait mimari kalıntılar, dikili taşlar ve üzerinde kabartmalı yabani hayvan ve bitki figürlerinin bulunduğu taşlar gün yüzüne çıkartıldı. Bölgenin önemi ise gün yüzüne çıkarılan en büyük tapınma alanını barındırmasıdır.

Günümüze kadar yapılan kazılarda elde edilen bulgular çerçevesinde uzmanlar neolitik çağ insanının henüz çevresinde yer alan hayvanları evcilleştiremediğini düşünmektedir.

Hashöyük

Kırşehir iline bağlı olup Kırşehir'e 35 kilometre uzaklıkta olan aynı isimli köydedir. Köyde 20 ev mevcut olup temel geçim kaynagı tarım ve hayvancılıktır köy hızla dışarıya göç vererek gittikçe küçülmektedir. İleride höyükle aynı kaderi paylaşması muhtemeldir. Hashöyük'te 1931 yılında Türk, İtalyan ve Fransız arkeologlar, arkeolog Louis De Laporte başkanlıgında yaklaşık dört yıl süren ilk kazılar yapılmış,bu kazı daha sonra arkeolog Halit Çamlıbel tarafından 1941'de tekrar devam ettirilmiştir. Bu kazılarda tunç dönemine ait eserler bulunmuştur.

1943 yılındaki kazılarda Tunç Çagına ait 5-6 katman bulunmustur. Delaporte Hashöyük'te bulunan kerpiç ve taş yapılaşma izlerine, astarlı çanak ve çömleklere, boynuzdan yapılmış adak ve mühürlere bakarak buranın tarihini M.Ö 4000 in sonu ile 3000in başına kadar götürmektedir. Bazı araştırmacılar bu bulguların Kalkolitik çağa ait olduğunu iddia etmektedir. Bunun sebebi de bu bölgenin Asyadan Avrupaya göç yolu üzerinde olmasındandır. Hashöyük den çıkarılan eserler Kırşehir müzesinde sergilenmektedir.

Hocaçeşme

Edirne ili merkezinin güney-güneybatısında, Enez ilçe merkezinin 4 km güneydoğusunda (Hocaçeşme ile ilgili yayınlarda, Enez ilçe merkezinden bazen 3, bazen 5, bazen de 7 km uzakta olduğu yazılmaktadır) bulunan bir höyüktür.

Keşan-Enez karayolu üzerinde, Yeniköy adlı köyü yaklaşık 2 km geçtikten sonra, yolun güney yanındaki Hocaçeşme veya Çobançeşme adlı çeşmenin hemen kuzeyinde, karayolunun kuzey kenarında yer almaktadır. Höyüğün ismi yanındaki çeşme isminden çıkılarak verilmiştir.

İlk defa 1984 yılında Enez kazı ekibinden S. Başaran tarafından saptanan höyükte bilimsel kazı ise 1990 yılında başlamış ve dört yıl sürmüştür. Bu kazı Enez kazılarının bir parçası olarak M. Özdoğan'ın bilimsel başkanlığında gerçekleştirilmiştir.

Kültepe

Kayseri'de bulunan ve Kaniş harabelerinin bulunduğu ören yeridir.

M.Ö. 2000 yılında Anadolu'ya gelen Hitit'lerin kurduğu ilk şehirdir. Kültepe şu anki sınırlar çerçevesinde Kayseri il sınırına dahildir. Kültepe, Kayseri il merkezine 22 km uzaklıktadır. Kültepe Anadolunun en büyük höyüklerinden biridir. Kültepe�nin hemen yanında yer alan Karum�da (Pazarşehir) yapılan kazılarda bu döneme ait çivi yazısı ile çeşitli yazılı tabletler bulunmuş ve bu tabletlerden Asurlu tüccarlarla Hititli yerliler arasındaki ticari ilişkilere ait bilgiler elde edilmiştir. Kültepe, MÖ.4000 yılından Roma Devri sonuna kadar devamlı olarak yerleşme görmüştür.

Medet Höyüğü ve Apollonia antik kenti

Denizli ili, Tavas ilçesinin 7 km. batısında düz bir ova üzerinde kurulan Medet köyü yerleşim alanı içinde yer almaktadır.

Medet `te Tavas ovasının en verimli arazileri üzerinde kurulan Apollonia ; batıda Tabea yolu ile Caria ( Karya ) bölgesine , güneyde Sebastapolis yolu ile Likya bölgesine , Doğuda Tavas yolu ile Frigya bölgesine ulaşımı bulunan bir Karya kenti idi. Apollania adını Helenistik dönemde aldığı , en görkemli dönemini Roma çağında yaşadığı anlaşılmaktadır. Köy camisinin bulunduğu avlu içinde Hadrian dönemine ait Apollon tapınağının temelleri ve yazıtlar vardır. Kentin İ.Ö. 1.yy ve İ.S. 1.yy`lar arasında kendi adına bastırdığı ve sikkeler üzerinde tanrısal motiflerin yer aldığını görmekteyiz.

Mineyik

Keban, Elazığ'da bulunan bir höyüktür.Yakından doğal bir tepeye benzese de, Keban Baraj Gölü'nün karşı kıyılarından bakıldığında doğal bir coğrafi şekil olmadığı belli olan höyüğün, Urartular'dan kaldığı söylenir.

Herhangi bir kazı çalışması yapılmamış olup, yörede yapılan bazı illegal kazılar sonucunda bulunan antik eserlerden dolayı, höyük içerisinde bir Urartu hükümdarının yattığı ve ona ait değerli eşyaların bulunduğu rivayet edilir.

Semahöyük

Antalya'ya 115, Elmalı'ya 5 km. uzaklıktadır. Karain ve Beldibi Mağaralarından sonra bölgenin en eski yerleşim merkezidir. 1961 yılından beri bilimsel kazılar yapılmaktadır.

Sirkeli Höyüğü

Eski Misis-Ceyhan karayolu üzerinde yer alan Sirkeli köyünde Ceyhan Nehri kenarında bulunan bir höyüktür. Hemen yanında bir kaya kütlesinin üzerinde Muvattali Kabartması bulunmaktadır.

Hitit İmparatoru Muvattali, Mısır Firavunu Ramses ile yaptığı ünlü Kadeş Savaşı'na giderken buraya uğramış ve bu olaydan sonra Hititler tarafından bu yerin kutsallığına inanılmıştır. Muvattali kabartması Anadolu'daki en eski Hitit kabartması olması ile de ayrı bir öneme sahiptir.

Ulucak Höyüğü

Höyük, İzmir kent merkezinin ve Bornova İlçesi'nin doğusunda, Kemalpaşa'nın 7 km batı-kuzeybatısında, Bornova-Turgutlu-Ankara karayolunun 15. km'sinde yer almaktadır. Höyüğün denizden yüksekliği 220.86 metredir. Günümüzde höyüğün batı ve güneyinde Gediz Nehri�nin bir kolu olan Nif Çayı akmaktadır. Ulucak Höyüğü�nün hemen güneyinde Nif Dağı, kuzeyinde Spil Dağı yükselmekte olup höyüğün Ege Denizi�ne geçişi sağlayan Belkahve Geçidi�ne giden yolun üzerinde bulunduğu görülmektedir.

Yapılan kazılar sonucunda şimdiye kadar höyükte beş farklı yerleşmenin temsil edildiği tespit edilmiştir. Aşağıda belirlenen kültür tabakaları ve bunların temsil ettiği çağlar belirtilmiştir:

I. tabaka Geç Roma- Bizans dönemi
II. tabaka Erken Tunç Çağı
III. tabaka Orta/ Geç Kalkolitik
IV. tabaka Geç Neolitik/Erken Kalkolitik
V. tabaka Geç Neolitik

Yerleşmede sürdürülen kazı çalışmaları sırasında alınan karbonlaşmış organik kalıntılar üzerinde gerçekleştirilen analizler sonucunda, V. yerleşmenin ortalama olarak M.Ö. 6300-6100 yıllarına; IV. tabaka ise 6000- 5800 yıllarına tarihlendiği ortaya çıkmıştır.

Yeşilova Höyüğü

İzmir'in en eski yerleşim birimidir. Bornova ilçesinin Karacaoğlan mahhalesinde bulunan yerleşim alanı, Manda çayı kıyısında bulunmaktadır. 2003 yılında keşvedilen bölgenin kazımına 2005 yılında Ege Üniversitesi öğrencileri ve Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Yar.Doç.Dr.Zafer Derin in oluşturduğu ekip tarafından başlanılmıştır. Bu kazılar sonucunda 338 adet envanterlik ve etütlük eser bulunmuş ve müzeye teslim edilmiştir.

Yukarı Maltepe Höyük

İskilip, Veletler; (Kılıçdere köyünün bir mahallesidir.) yerleşim alanı altında kalmış bir İlk Tunç Çağı höyüğüdür. Batısı tarafı toprak yol yapımı sırasında kesilince ortaya çıkmıştır. Güney etekleri tarla olarak sürülmüş ve özellikle güney yamacı evler tarafından tahrip edilmiş bir biçimde köylülerin günümüz yerleşimlerini barındırmaktadır.

Çağımıza kadar üzerinde herhangi bir arkeolojik kazı çalışması yapılmamış ancak ön çalışma kapsamında tarih süreci saptanmıştır.

Çatalhöyük

Güney Anadolu'da, M.Ö. 7500 yıllarına dayanan, çok geniş bir Cilalı Taş ve Bakır devri yerleşimidir. Muhtemelen, bugüne kadar bulunmuş en eski ve en gelişmiş Cilalı Taş Devri yerleşim merkezidir. 1958 yılında James Mellaart tarafından keşfedilmiş, ilk kazıları 1961-1963 ve 1965 yıllarında yapılmıştır. Şu anda Ian Hodder tarafından kazılmaktadır.

Günümüz Konya Şehri'nin güneybatısında, Hasandağı'nın yaklaşık olarak 136 kilometre uzağında, Konya Ovası'na hakim buğdaylık arazide bulunmaktadir.

Doğu yerleşimini, en son Cilalı Taş Devri sırasında ovadan 20 metre yüksekliğe kadar ulaşan bir yerleşim birimi oluşturmaktadır. Ayrıca, batıya doğru da ufak bir yerleşim birimi ve birkaç yüz metre doğuya doğru da bir Bizans yerleşimi bulunmaktadır.

Tarih öncesi yerleşim birimleri Gümüş Çağı'ndan önce terk edilmiştir. Bir zamanlar iki yerleşim birimi arasında Çarşamba Nehri'nin bir kanalı akmaktadır, ve yerleşim birimleri, ilk tarım zamanlarında elverişli sayılabilecek alüvyonlu toprak üzerine kurulmuştur. Evlerin girişleri üst kısımlarında bulunmaktadır.

Çayönü

Diyarbakır'ın Ergani ilçesine bağlı Sesverenpınar (Hilar) yakınlarında bulunan, eski adı Kotaberçem (Çayboyu) olan tarih öncesinden kalma bir höyüktür.

Çayönü'nde kazı çalışmaları İstanbul Üniversitesi'nden Halet Çambel ve ABD'li arkeolog Robert j. Braidwood tarafından 1964 yılında başlatılmıştır. Avcı-toplayıcılıktan tarıma geçişin izleri bulunmuştur. Höyük çevresinde resimli resimsiz mağaralar, mağara duvarları kullanılarak yapılmış evlerin izleri bulunmaktadır. MÖ.7500-6250 arasına tarihlendirilen yerleşimde neolitik ev yapılarını görülmektedir. Izgara planlı, yuvarlak planlı, taş tabanlı, kanallı, dikdötgen planlı yapıları oldukça ilginçtir. Kullanım şekilleri spesifik bir yaklaşımla değerlendirilir. Dünyada bilinen ilk ticaret merkezidir. Höyük şu an her türlü tahribata açık bir durumda bulunmaktadır. Her iki arkeolog emekli olunca Profesör Doktor M.ÖZDOĞAN 1991 yılına kadar devam etmiştir. Çayönünün en bilinen yapısı SKULL BUILDING (kafatası binasıdır)

Şarhöyük

Eskişehir�in kuzeybatısındaki antik yerleşim.1972 - 1973 yıllarında, höyüğün 300 m. doğusunda yapılan Çocuk Cezaevi temel hafriyatında, Geç Roma iskanına rastlanmış, çıkan mozaikler müzeye getirilmiştir. Antik Dorilaion şehri olarak bilinen höyükte, Prof. Dr. A. Muhibbe Darga�nın başkanlığında 1989 yılından beri kazılar yürütülmektedir. 1997 yılı kazı sezonunda gün ışığına çıkan mühür baskılı amfora kulbu parçası, antik çağda Sakarya Nehri ticaretine ışık tutması açısından önem arz etmektedir. M.Ö. 3. yüzyıla tarihlenebilen amfora kulbu parçasının yanısıra, Alpu - Kocakızlar Tümülüsünde bulunan amber de, Sakarya Nehri ticaretinin anlaşılmasında; şehir devletlerinin ekonomik üstünlüklerini nerelere kadar, ne müddette uzattıklarının belirlenmesinde önemlidir.